8 Ocak 2009 Perşembe

YEZİTLİK... MANİSA HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI

İnsanın yeryüzünde var olduğu günden bu yana iyiliği de kötülüğü de içinde barındırarak gelmiştir. Hep iyiyle kötü mücadele içinde olmuştur. Toplayıcılık avcılık yerleşik hayat göçler, katliamlar karanlıkla acılar hepside bu mücadelenin birer sonucudur. Bu gün dönüp geriye baktığımızda kavgayı gücü elinde bulunduran erk kazanmış. Karşı taraf sa son ferdine kadar ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Güçlü olan sadece bununla yetinmeyip karşı tarafı olmadık yalanlarla kötüleyerek yazılı tarihe çoğunlukla yanlış bir not düşmüştür. İnsanlığı ve onun tarihini öğrenmede resmi tarih yetersiz kalmaktadır. İşte bu süreçte en büyük hesaplaşmalardan biride kerbala’da yezitle Hz. Hüseyin tarafının çarpıştığı kerbela alanıdır. Kerbela bir ayrımdır. Bir çizgi bir yoldur. Muavi’ye ki; Hz. Muhammed’in bir numaralı düşmanı, ebu Süfyanın oğludur. uhut cenginde attığı taşla peygamberin iki dişini kıran abu Süfyanın. Tamda kendine yakışır bir oğul yetiştiren. fetbaz, hilebaz, kurnaz ve yalancı. Kendini peygamberin izinden gidiyor ve onun sünnetini ben güdüyorum diyerek sünnülüğü icat edip Hz. Âlinin izinden gidenlere yoldan çıkmış kâfirler diyen süfyan oğlu maviye. Yezit ise işte bu muaviye’nin kendi yerine halife ilan ettiği düşkün oğludur. Yezit zalim, kıyıcı can alıcı ve merhametsiz sarhoşun teki. Yezit kötü, şeytan, şeytanı lâin. Her şeyi kendi saltanatına adayan sonrada Allahın emrindeyim diyen yüz karası. Çölün ortasında sıcaktan kavrulan peygamberin ehlibeytine su vermeyen zındık biri. Yezit peygamberin kızı Fatma’nın küçük oğlu Hüseyin’in canına kasteden melun. Ve kerbeladaki Muhammed’in soyunun kökünü kurutan şeytan. Yezit kerbelada sadece hasta olan Zeynel Abidin den başkasının canına kıyan. Hz Hüseyin ise, hz Muhammed’in sevgili torunu. Hz. âli’nin oğlu. Tüm mazlumlarla birlikte Alevilerin ve Bektaşilerin serverı, şah Hüseyin. Mazlum, boyun eğmez, yol cümleden uludur diyen güzel insan. Kerbelanın susuz çöllerinde, can pazarında meydana çıkıp; “ey dinsizler, ey Ebu Süfyan soyu. Görüyorum ki sizde insanlıktan imandan hiç bir iz yok. Bu belli. Hiç değilse kadınlara ve çocuklara ilişmeyin. Eğer amacınız beni öldürmekse, işte buradayım gelin öldürün. Karşınızdayım işte.” On altı bin yezit ordusuna korkusuzca meydan okuyan. Ölüm bir nefes kadar yakındı ve öleceğini biliyordu. Meydanın tam ortasına geldi atından indi onu serbest bıraktı. Çünkü ona babasının yadigârı zülcelâlın ölmesine gönlü razı olmadı. Kerbela iki kişinin iktidar savaşı değildir. Böyle yazanlar anlayanlar yanılgı içindedir. Bu bir ayrımdır dedik. Zalimle mazlumun, haklıyla haksızın, dogruyla yanlışın, geceyle gündüzün, güzelle çirkinin, kalleşlikle yiğitliğin. Hüseyin onurdur, yezit çıkarcı. Hüseyin aydınlık yezit karanlık. Hüseyin’in yolu insanlığa çıkarken yezidinki zalimliğe çıkar. Yani kerbela insanlığın bilinçaltına bir çivi gibi saplanıp kalan bir acıdır. O günden bu güne Hüseyinler ve yezitler var olagelmiştir. İşte bu gün asıl mesele Hüseyin’mi, yoksa yezit’mi olmaktır. İnsanoğlu hem kendi dışında hem kendi içindeki yezitle Hüseyin’i bayrak yaparak savaşmak zorundadır. Birde yanlış anlamayı algılamayı ortadan kaldırmak gerekecektir. Bilinçaltına yerleşmiş bir yanlış bu. Yezit deyince bazı insanlar bir kemsi yezit olarak görmekteler. Yezit bir yoldur. Zalimse gaddar ve çıkarcıyıysa işte yezit odur. Hüseyin mazlumun bayrağı. Bitmeyen yürek acısı. Kim ki içindeki kötülük kin ve kan peşine düşüp zalimlik yapmışsa yezidin yolundan ona, kim ki içindeki insanlık onurunu ve erdeminin peşine düşüp boyun eğmemişse Hüseyin’in yolunu seçmiştir. Bu gün Alevilerin cem töreninde lanetledikleri yezit işte o yezittir. tabiki o yezit ölmemiş birçok insanın içinde yaşattığı kötülük gibi. İnsanların içindeki şah Hüseyin gibi.


Bektaş kılınç MANİSA HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder