25 Nisan 2010 Pazar

  • AKP TEHLİKELİ İŞLER YAPIYOR!...
  • DİYANET’İ RESMEN FETVA KURUMUNA DÖNÜŞTÜRÜYOR.
  • TÜRKİYE’Yİ İRANLAŞTIRIYOR.
  • HALKI AYRIŞTIRIYOR.

Basına ve Kamuoyuna

AKP hız kesmiyor.

Freni patlamış kamyon hızıyla ülkemizi şeriata doğru götürüyor.

Anayasa Tartışmaları, Başkanlık Sistemi, Yargı’ya Müdahale Tartışmaları sürerken, bu toz-duman içinde hükümet, sessiz sedasız, “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevlerini düzenleyen kanun’da” önemli değişiklikler içeren bir tasarıyı TBMM’de komisyondan geçirdi. Muhalefet partileri de buna onay verdi.

Bu yasa tasarısı Meclisten geçerse, şunlar olacak:

  • DİB Türkiye’nin en büyük KİT’i olacak ve doğrudan Başbakan’a bağlı olacak,
  • Diyanet İşleri uzmanı, uzman yardımcısı, imam-hatip ve müezzin-kayyımlar dışında, uzman imam-hatip, baş imam-hatip, baş müezzin, kuran kursu öğreticisi, kuran kursu uzman öğreticisi, kuran kursu baş öğreticisi gibi yeni kadrolar oluşturulacak.
  • İl ve ilçe müftülüklerinde, ihtiyaca göre şube müdürlükleri kurulacak,
  • Başbakanlık müşavirliklerinin sayısı on beş’e çıkartılacak.
  • Türk Diyanet Vakfı ile doğrudan organik ilişkiler kurularak kamu görevlilerinin bu vakıfta çalışabilmesinin önü açılacak.
  • DİB, Dini Yayınlar Döner Sermaye İşletmesi’nin sermayesi yirmi katına çıkartılacak,
  • DİB’na bağlı tüm personel’e dokunulmazlık sağlanacak, görevleriyle ilgili bir suç işlemeleri halinde, amirinin izni olmaksızın yargılanamayacaklar.
  • Din İşleri Yüksek Kurulu, istek üzerine görüş bildirmek yerine, bundan böyle karar verebilecek.
  • Başbakanlığın havalesine gerek kalmaksızın, bundan böyle, eserleri dini bakımdan doğrudan inceleyip mütalaa verebilecek,
  • Kendilerince hatalı ve noksan buldukları eserleri Sulh Hukuk Mahkemesi kararı ile toplatıp imha edebilecekler. Resmi anlayış dışındaki hiçbir İslam yorumuna izin vermeyecekler. Kenan Evren gibi kitaplar yakabilecekler.

Ve daha bir çok şey.

DİB büyüyor.

Yetkileri genişliyor.

Parsı, kadrosu artıyor.

Biz Aleviler başta olmak üzere, ülkemizin, demokratik, laik, çağdaş, ilerici, solcu, sosyalist insanları; “din devletten, devlet dinden elini çeksin, laik bir devlette böyle bir kurum olmaz, devlet dini örgütleyemez, finanse edemez, kullanamaz ve aynı zamanda din de devletten beslenemez, laik devletin olanaklarını kullanamaz. Bu kurum lağvedilmelidir.” derken ve bunun için mücadele ederken; AKP, herkese inat “alın size yeni Diyanet” diyor.

Bu, tehlikeli bir durumdur.

Bu, İran’a benzeme çabasıdır.

Bu, şeriata doğru giden yolda “alıştıra-alıştıra” atılan adımlardan biridir.

Ne Almanya’da muhalefet, muhalefet olabilseydi, ne de İran’da… Ne Hitler iktidar olabilirdi, ne de Humeyni.

Halihazırda namaz vakitlerinde çarşılarda, bütün dükkanlar kepenklerini kapatmak zorunda kalıyorlarsa, yarın aynı şey, devlet daireleri, okullar ve kışlalar da da olacaktır.

Eğer örgütlenmezsek, eğer güçlerimiz birleştirmezsek, eğer mücadele edip direnmezsek, ya türban giyip takke takacağız ya da kendimize yeni bir ülke arayacağız.

Bu uzak bir olasılık değil, yarın gibi yakındır. Halkımızı, bu gerçeği bir kez daha görmeye, tedirgin olmaya, uykusuz kalmaya davet ediyoruz.

Saygılarımızla.21.04.2010

Ali BALKIZ

Alevi Bektaşi Federasyonu

Genel Başkan

6 Nisan 2010 Salı

İNANCI ÖĞRETENE CEZA

Evde Çocuklara Aleviliği Anlatan 10 Kişiye Üç Yıla Kadar Hapis Talebi
Hükümetin, Alevi çocuklarının din eğitimini cemevlerinde almasına yönelik çalışmaları sürerken, Hatay'ın Samandağ ilçesindeki Alevi köylerinde yüz yıllardır uygulanan bir gelenek mahkemelik oldu.
Ailelerin talebi üzerine, evlerde çocuklarla Alevi inancı hakkında bilgilendirme ve sohbet toplantıları düzenleyen 10 inanç önderi hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Davanın ilk duruşması bugün yapılacak. Samandağ’da, ailelerinin onayıyla çocuklara Alevi inancı hakkında bilgilendirme ve sohbet toplantıları düzenleyen Alevi inanç önderi 10 kişi hakkında, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuran Kursları ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları Yönetmeliği’ne aykırı olarak Kur’an Kursu faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle altı aydan üç yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması bugün yapılacak.

Kuran kursu için tespit yok Hakkında dava açılan Ulvi Değerler Derneği Başkanı Zülfikar Çiftçi olayı şöyle anlattı: “Okullarda veya Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bize hitap eden bir kurum olmadığı için yüz yıllardan beri süren, inançlarımızı çocuklarımıza aktarmak için evlerde yaptığımız sohbetleri toplantıları vardır. Bu ailelerin isteği üzerine bedelsiz olarak yapılır. Geçen yaz Samandağ’a dışarıdan gelen yabancılar Kuran kursu açtı. Tepkiler üzerine yerel bir gazete bu olayı duyurarak, ‘çocuklarınızı kimlere gönderdiğinize dikkat edin’ uyarısı yaptı. Ancak bu haberi ihbar kabul eden kaymakamın talimatıyla, savcılık harekete geçerek bizim ev sohbetlerimizi tespit ettirdi. Uygulama rutin denetim şeklinde yansıtıldı. Sonradan altı inanç önderi toplam 10 kişi hakkında mahkeme celbi geldi. Ancak, Kuran kursu için tespit yapılmadı. Dernek çatısı altında halen çalışmalarını yürütüyorlar.” Ersin Meclis’e taşıdı
Olayı Meclis gündemine taşıyan CHP İzmir milletvekili Ahmet Ersin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergesi vererek, önergede, “Bir yandan Alevi açılımından söz ederek, Alevi çalıştayları düzenleyip, bir yandan da Alevi çocukları kendi inançları hakkında bilgilendiren Alevi önderlerine, altı aydan üç yıla kadar hapis istemiyle dava açılması çelişki değil mi? Devlet ilgilenmediğine ve bilgilendirmek, öğretmek isteyenler de cezalandırıldığına göre, Alevi İslam inancına sahip çocuklar, kendi inançlarının esaslarını nasıl öğrenecek?” sorularına yer verdi.
Ersin, Radikal’e yaptığı değerlendirmede de, davanın Samandağ Kaymakamı’nın girişimi üzerine, Türk Ceza Kanunu’nun TCK’nın ‘kanuna aykırı eğitim kurumu’ başlıklı 263. maddesine dayanılarak açıldığını, bu hafta Samandağ Sulh Ceza Mahkemesi’nde ilk duruşmanın yapılacağını söyledi. Ersin, şöyle konuştu:
“Alevi çocukların kendi inançlarını öğrenmelerinde devletin bir katkısı yok, görevini de yerine getirmiyor. Kendi imkânlarıyla ağaçların altında, parkta sohbet ederek inançlarının esaslarını öğrenmek isteyenlere de engel olunuyor. O zaman bu çocukların sonu ne olacak? Kaçak Kuran kurslarıyla kimse ilgilenmiyor ama 8-10 tane Alevi çocuğuna inancının esaslarını öğretmek isteyen kişiler cezalandırılıyor. İnsan haklarına aykırıdır bu durum. Asimilasyon yolunda önemli bir aşama bu. Alevi açılımından birlik değil ayrımcılık çıktı.”

RADİKAL

3 Nisan 2010 Cumartesi

ASİMİLE OLMUŞ ALEVİ MİLLETVEKİLİ

İşte AKP Alevisi… 01-04-10

Tıpkı sigara paketleri üzerinde yer alan resimler gibi yan taraftaki resme bakarak, duyarlı Alevilere seslenmek istiyorum: “Eğer çocuğunuz gelecekte resimdeki şahsa benzemesini istemiyorsanız, asimilasyon politikalarına karşı uyanık olun”.

AKP Kütahya Milletvekili Hüseyin Tuğcu… ‘Sözde’ Alevi kökenli, ‘özde’ Türk- İslam sentezci… AKP’nin kurucularından olmasına rağmen ilk seçimde milletvekili olarak kötü bir sıradan aday gösterildi. Sebebini söylemeye gerek yok sanırım. İkinci seçim öncesi ‘AKP’nin 330 milletvekilinden hiçbiri Alevi değil, bu nasıl Türkiye partisi’ çıkışlarını susturmak amacıyla Reha Çamuroğlu ve İbrahim Yiğit ile birlikte iyi bir sıradan milletvekili adayı olarak gösterildi.

Artık mecliste olan Tuğcu, Alevilik ile ilgili sahibinin sesini aşan bir üslupla açıklamalarda bulunmaya başladı. İlahiyat Fakültesi mezunu olan Hüseyin Tuğcu, geçtiğimiz günlerde AKP Hükümeti’nin Saadet Partisine gönülden bağlı Milli Görüş’ün Avrupa’daki hâkimiyetine son vermesi amacıyla kurdurduğu Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin (UETD) toplantısında konuştu.

Tüm mahlûkatlar ölüden elini çeker
Konuşmasında baştan sona Alevilere çirkin iftiralarda bulunan Hüseyin Tuğcu’nun ağzından şu cümleler döküldü: “Eğer bugün birileri cem evine karşı çıkıyorsa bir Alevi olarak kendime şunu sormak zorundayım. Ne işi vardı o teröristin devletin temeline dinamit koyan o serserinin, o zavallının cenazesinin cem evinde. Kendimizi otokontrol şeklinde sorgulayarak hesaba çekmemiz gerekiyor…” En azılı şeriatçıların bile konuşmaktan çekineceği bu cümleleri hiç utanmadan sarf eden bu zavallıya sormak lazım. Hizbullah, İBDA-C ve diğer dinci örgütlerin öldürülen militanlarının cenazelerinin camilerden kalkması konusunda ne düşünüyor?

Biz Aleviler, inancımız gereği ölenlerin amel defterlerinin kapandığına ve tüm mahlûkatların ölenden el çektiğine inanırız. Bu inanca sahip olan bir toplum ibadethanesine gelen cenazenin yaşamlarının sorgulanmasının kendilerin isi olmadıklarını iyi bilirler. Alevilikten uzak bu sahsın inancımız ile ilgili gerçeklere yabancılaşmış olmasına da şaşırmamak gerek.

Resme dikkatle bakın…
Arif Sağ’ın Madımak Katliamı’nda Muhlis Akarsu’yu öldürdüğüne iddia eden şeriatçı gazete paçavralarını sallayan bu resme uzun uzun baktım. Bıyık şeklinden tutun da, surat hatlarındaki nursuzluğa kadar kesinlikle ‘ben Alevi değilim’ diye bağıran bir portre var karşımda. ‘Asimilasyon politikaları bu kadar mı insanı özünden uzaklaştırır’ diye düşünmeden geçemiyorum. Tıpkı sigara paketleri üzerinde yer alan resimler gibi yan taraftaki resme bakarak, duyarlı Alevilere seslenmek istiyorum: “Eğer çocuğunuz gelecekte resimdeki şahsa benzemesini istemiyorsanız, asimilasyon politikalarına karşı uyanık olun” AKP’nin Alevilikle ilgili asimilasyon politikasının en önemli yapıtaşlarından biri olan Tuğcu’ya sormak istiyorum: “Ey Hüseyin Tuğcu, anladık. Koltuğu kaptırmak istemiyorsun ama bu kin nedir? Eğer gerçekten Alevi kökenli isen ecdatların kemiklerini sızlattığının farkında değil misin? Makam, güç ve şöhret bu kadar mı insanin gözünü karartır? Anladık Alevilik kimliğini kaybetmişsin ama hiç değilse akademisyen kimliğinden utan da bu tür açıklamalarda bulunma!”

Son olarak toplantıda bulunan Almanya Alevi Birlikleri Genel Sekreteri Hüseyin Mat’ın bu çirkin konuşmalar karşısındaki onurlu çıkışından dolayı da kendisini tebrik ediyorum. Anlayacağınız AABF’li Hüseyin ile AKP’li Hüseyin arasında fark var.

* Alevilerin Sesi Dergisi 136. Sayı Editör Yazısı